Gece XXXIII


1 Nisan 2011
Cuma

Bir karar öncesinde, yeni bir başlangıç zamanında, rutin hayatımı değiştirmem gerektiğinde hep bir sıkıntı yaşarım. Adını koyamadığım ağırlıktaki bir şey tam ruhumun ortasına oturuverir ve kendimi çok yorgun hissederim. Tomris Uyar’ın dediği gibi bir Metal Yorgunluğu hissidir bu.
Ne yaparsam yapayım, en çok keyif aldığın uğraşları da yapmaya çalışsam, en çok sevdiğim insanları da etrafıma toplasam bu sıkıntıdan bir türlü kurtulamam. Taa ki yeni bir düzen kurana kadar. Hayatımda yeni bir rutin yaratana kadar…
Sonra ne zaman yeni bir değişim yaşayacaksam o güne kadar bir iç huzura kavuşurum.
Aslında, her ne kadar kendimi devrimci olarak ifade etsem de, hayatımda muhafazakâr bir yapıya sahibimdir. Daha sakin, daha dingin, daha az değişimin olduğu sabit bir yaşantıyı yeğlerim her zaman. Kafamı dinleyebileceğim, kendime zaman ayırabileceğim, okuyacağım ve tabii ki yazabileceğim boşlukların sürekli hayatımda olmasıdır asıl istediğim. Ben heyecanımı bu şekilde yaşamalıyım; okuduklarımda ve yazdıklarımda büyük değişimler olmalı, ama hayatımda değil.
İşte bu yüzden çoğu zaman, yalnızlığın keyfini fark etmiş biri olarak, yalnızlığı tercih ederim. Her istediğim şeyi kendi isteklerime göre belirleyebileceğim, kimseye karşı bir sorumluluğumun olmadığı bir hayatı çok daha cazip görürüm. Sakin sularda yüzmek isterim. Denize yürüyerek girip kendim için en güvenli yeri görünce yüzmeye başlamak gibidir aslında bu. O nedenle onlarca metre yüksekten denize dalanları da sürekli yeni heyecan arayanları da garip karşılarım. Onları bir türlü anlayamam.
Tabii değişim dönemlerinde de büyük sıkıntılara sebep olur bu durum. Ne zaman hayatımda bir değişim olsa veya yeni bir başlangıca doğru yaklaşsam uykularım kaçmaya, içimde büyük sıkıntılar oluşmaya başlar. Huzursuzluk çöreklenir içime. Tıpkı bu gece olduğu gibi… Ne yaparsam yapayım huzurlu olmayı başaramam.

Tuna BAŞAR

1nisan’11gecesi bitlis

Yorum Gönder

0 Yorumlar