Okuma Günlüğü -12-


6 Ağustos 2015 Perşembe

Çağdaş Türk şiirinin en önemli dönüm noktasında Nâzım Hikmet şiiri duruyor bana göre. Divan edebiyatının etkisinden kurtulmaya çabalayan Türk şiiri manzum-nesir çıkmazında boğuşurken Nâzım Hikmet, Rus şiirinin, daha çok da Mayakovski ve Fütürizm akımının etkisiyle yepyeni bir soluk olarak ortaya çıkar. Duru bir Türkçe’yle, halkın içinden gelen bir sesle, komünist bir duyarlılıkla daha önce olmayan bir şeyi Türk şiirine getirir. Hem şiire aşkı, özlemi, toplumcu bakış açısını yerleştirir, hem de birçok yeni sözcüğü şiirine yedirir. Şiire yeni bir soluk getirmeye çalışırken birçok farklı sıkıntıyla da baş etmek zorunda kalır. Soruşturmalar peşini bırakmaz, kitapları yasaklanır, hapishaneye girer, büyük bir aşkla sevdiği vatanından kaçmak zorunda kalır, karısından çocuğundan uzaklaşır…
İşte bu sıkıntıların ortasında şiirden de hiç vazgeçmez. Özellikle de bu sıkıntılı durumlar yaşanırken yazdığı şiirlerdeki tat bambaşkadır bence. Bunların içinde de hapishanedeyken yazdığı Memleketimden İnsan Manzaraları adlı kitabı yukarda saydığım tüm özellikleri içinde barındırması nedeniyle çok önemli bir yere sahiptir.


Haydarpaşa Garı’nın merdivenlerinde başlayan kitap bir tren yolculuğuyla devam edip onlarca farklı insan motifini gözler önüne seriyor. Bir yandan insanların yaşamlarına odaklanırken bir yandan da, İkinci Dünya Savaşı öncesi dönem başta olmak üzere, gündeme değiniyor. Yani bir yandan insan manzaraları sunarken, bir yandan da dünyadaki yaşanan olaylara tanıklık ediyor. Bunu yaparken de şiirin o en önemli özelliği olan ses ahengini de korumayı başarıyor.

Tuna BAŞAR

Yorum Gönder

0 Yorumlar